BIOGRAPHY [ENG, TR]
DOC 234—34/2
Like many of us, Greg wanted to change the world when he was young, but this changed when life struggles got in the way. Come middle age, he recognised that it was now the next generation’s turn to pursue change in the world.
In Poland, Greg got his basic education in music and then a degree in architecture and civil engineering, but his passion for music never left him. After immigrating to the UK, he turned to his childhood passion and started piano as a means of relaxation to deal with his stressful job in 2012. From a kind of refuge, the piano slowly gravitated to the centre of his life, transforming into a tool to express complex feelings through simple sounds. In an auto-didactic way, he developed his own unique style of music – a mix of minimalism with large doses of various emotions – drawing inspiration from his Eastern European roots and his interaction with western culture.
His sentimental style is shaped by Polish classical music composers and the orchestral soundtracks of black and white post-war dramas and films he watched when he was young. Now he is a translator of emotions into music. His minimal tone sounds melancholic at times, yet bears a sense of hope. In his own words, ‘it is a bittersweet emphatic combo of sadness and a promise of happiness.’
He wants his music to make people reflect on their lives; ponder on the past to find inspiration for the future.
Greg recently relocated to Bodrum, Turkey where he continues making music but he often visits the Scottish Highlands.
[Türkçe]
Greg Kozakiewicz ile tanışın! Kendisi gerçekçi bir hayalperest…
O da gençken dünyayı değiştirmek istiyordu ama hayat mücadelesine atılınca işler değişti tabii. Orta yaşlara geldiğinde dünyayı değiştirme arzusunun yeni sahiplerinin genç kuşaklar olduğunun artık farkındaydı.
Müzik ağırlıklı bir temel eğitimin ardından inşaat mühendisliği üzerine yüksek lisans yaptı ama müziğe olan merakı hiç geçmedi. İngiltere’ye göç ettikten sonra 2012’de işinin yarattığı stresle başa çıkabilmek için çocukluğundan beri tutkun olduğu müziğe sığınarak kendi kendine piyano çalmayı öğrendi. Rahatlayıp huzur bulabilmek için yaslandığı piyano, günden güne hayatının merkezine oturarak karmaşık duyguları yalın bir müzikle ifade etmesine aracı oldu.
Doğu Avrupalı köklerini Batı kültürüyle besleyen Greg, zamanla minimalist öğeleri yoğun duygularla harmanladığı kendine özgü bir tarz geliştirdi. Polonya’da geçen çocukluk ve gençliğin etkisi müziğine de yansıdı. Demir Perde ardında büyürken izlediği siyah beyaz filmlerin orkestra müziklerinden aldığı ilhamla yarattığı etkileyici müzik, melankolik tınıların yanında umut duygusu da taşıyor. Kendi tanımıyla hüznü vurgularken mutluluk vadeden acı-tatlı bir karışım olan müziğiyle duyguların tercümanı oluyor.
Amacı, müziğiyle insanların yaşamları üzerine düşünmelerini sağlamak. Geleceğe ilham olması için geçmişi düşündürmek istiyor. Yaşamı sadeleştirmeye, kendindeki değişimleri müziğine yansıtmaya çalışıyor. Şimdilerde ise İskoçya’nın soğuğu ile Egenin sıcağı arasında gidip gelerek yaşıyor ve Bodrum'da sahildeki evinde bestelerini yapmaya devam ediyor.
In Poland, Greg got his basic education in music and then a degree in architecture and civil engineering, but his passion for music never left him. After immigrating to the UK, he turned to his childhood passion and started piano as a means of relaxation to deal with his stressful job in 2012. From a kind of refuge, the piano slowly gravitated to the centre of his life, transforming into a tool to express complex feelings through simple sounds. In an auto-didactic way, he developed his own unique style of music – a mix of minimalism with large doses of various emotions – drawing inspiration from his Eastern European roots and his interaction with western culture.
His sentimental style is shaped by Polish classical music composers and the orchestral soundtracks of black and white post-war dramas and films he watched when he was young. Now he is a translator of emotions into music. His minimal tone sounds melancholic at times, yet bears a sense of hope. In his own words, ‘it is a bittersweet emphatic combo of sadness and a promise of happiness.’
He wants his music to make people reflect on their lives; ponder on the past to find inspiration for the future.
Greg recently relocated to Bodrum, Turkey where he continues making music but he often visits the Scottish Highlands.
[Türkçe]
Greg Kozakiewicz ile tanışın! Kendisi gerçekçi bir hayalperest…
O da gençken dünyayı değiştirmek istiyordu ama hayat mücadelesine atılınca işler değişti tabii. Orta yaşlara geldiğinde dünyayı değiştirme arzusunun yeni sahiplerinin genç kuşaklar olduğunun artık farkındaydı.
Müzik ağırlıklı bir temel eğitimin ardından inşaat mühendisliği üzerine yüksek lisans yaptı ama müziğe olan merakı hiç geçmedi. İngiltere’ye göç ettikten sonra 2012’de işinin yarattığı stresle başa çıkabilmek için çocukluğundan beri tutkun olduğu müziğe sığınarak kendi kendine piyano çalmayı öğrendi. Rahatlayıp huzur bulabilmek için yaslandığı piyano, günden güne hayatının merkezine oturarak karmaşık duyguları yalın bir müzikle ifade etmesine aracı oldu.
Doğu Avrupalı köklerini Batı kültürüyle besleyen Greg, zamanla minimalist öğeleri yoğun duygularla harmanladığı kendine özgü bir tarz geliştirdi. Polonya’da geçen çocukluk ve gençliğin etkisi müziğine de yansıdı. Demir Perde ardında büyürken izlediği siyah beyaz filmlerin orkestra müziklerinden aldığı ilhamla yarattığı etkileyici müzik, melankolik tınıların yanında umut duygusu da taşıyor. Kendi tanımıyla hüznü vurgularken mutluluk vadeden acı-tatlı bir karışım olan müziğiyle duyguların tercümanı oluyor.
Amacı, müziğiyle insanların yaşamları üzerine düşünmelerini sağlamak. Geleceğe ilham olması için geçmişi düşündürmek istiyor. Yaşamı sadeleştirmeye, kendindeki değişimleri müziğine yansıtmaya çalışıyor. Şimdilerde ise İskoçya’nın soğuğu ile Egenin sıcağı arasında gidip gelerek yaşıyor ve Bodrum'da sahildeki evinde bestelerini yapmaya devam ediyor.